24 Aralık 2011 Cumartesi

mazi kalbimde yaraydı çiğnenmiş ekmek bastık

geçmiş o kadar önemsenmesi gereken bişey degil, geride bıraktıklarımız üstünde durulası mevzular hiç değil. Mutsuz bıraktiklarımız mutsuz değil,aşık biraktıklarımız aşık değil, yarım bıraktıklarımız yarım değil. Herkes zamana ayak uydurur ve kendine yeni bir rol bulur. Çağresizliği ne zaman hisseder işte o zaman büyür. Eşsiz olmadiğinı anlar,herkesin yerine konulacak bir dublör vardır.Vicdan kötü sesler çıkaran bir alettir fakat doğru sesi çıkarmayı ögrenır ve roka yiyin roka faydalıdır :)

18 Aralık 2011 Pazar

Feyk'aladenin Feyk'inin .feyk'inde...

                                           

Uykusuz geçen bir öğrenci evinin  daha koyu muhhabetli gecesinden sonra, kim nereyi bulduysa oraya yığılmış kalmış.Allahtan ki evdeki çoğu kişi ikinci öğretim. Birinci öğretim olan arkadaşlara da Allah kolaylık versin.Sabahın ilk saatlerine dek süren kakara kikiriden, fiti fiti bitmeyen muhabbetten,sıyrılabilirsen buyur sıyrıl.Belki de şişenin dibine vurmuştuk şimdi tam hatırlayamıyorum.Ama ertesi gün ikinci öğretim olmamıza rağmen kod adı ''Vurdukırdıbanu'' olan arkadaşımla beraber uçarcasına okul yolunu tutuyoruz. Tam sınıfın kapısına elimi uzatıyorum ki, içerden asabi bir ses yükseliyor. Hoca uçmuş. Belliki içerde koyu bir fırçalama muhabbeti söz konusu.Hiçte merak etmeyip, kuyruğumuzu götümüze kıstırıp derhal oradan uzaklaşıyoruz. Kimi şairler o dönemden bahsederken,''derse zaten girme eğilimimizin olmadığı'' yönünde yorum yapıyor olsalarda vallahi de billahide tillahi de derse girme gibi bir arzumuz vardı.Vardı fekat,biraz daha ertelenebilir bir arzuydu sanırsam. Sonuç itibariyle aynı dakikalarda kendimizi bilgisayar karşısında, en azından ders bitene kadar oyalanmak amaçlı Sörf yaparkene bulduk. Aynı bılgısayarın önüne iki tabure çekip,o siteden bu siteye girip bık bık bık konuşuyorduk ki, birden bire içimizdeki hain yılan başını kaldırıp ''ben buradayım yavrum'' dedi.Efenim bahsettiğim zaman dilimi; Twitter'ın esamesinin okunmadığı fakat,facebook'un fenomen olma konusunda usulca ısınma turları attığı bir dönem.Facebook  tüm çıplaklııyla keşfedilmiş durumda değil. Yani kimse kimseye '' kanka benim şu fotoğrafımı beğenirmisin? demiyor henüz. Farmvill yok, cityvill yok.Onu bunu bırak etiketleme nedir onu bile bilmiyoruz.Hem daha hısım ve akrabalar henüz facebook 'u çözememiş yani, eyle bir dönem. Neyse oturduk ''vurdukırdıbanu'' ile facebook'un şifrelerini çözüyoruz.Derken yılanında bizi dürtmesiyle, evde halen daha uyuyan öğrenci tayfasının arasından bir günah keçisi seçmek suretiyle,feyk bir facebook hesabı açıp, işletme planları içerisine giriyoruz.Tamam girelimde, be vurdukırdıbanucum, sana sorarım kim olacak bu? Bu günah keçisi kim olacak ha?Listeye girebilecek tüm isimleri tek tek değerlendiriyoruz.(kodadlarıyla belirtiyimde bir yamuk olmasın sonra, yok bizi rezil ettin falan) Kod adı 'cevriye cabbar' a yapsak bu şakayı? ay yok anam anlarsa vallahi kıçımızdan şiringayla kan alır. Kadın kısmının gudubeti de pek bir kinci olur,bunu bildiğimizden cevriye cabbar'a hiç bulaşmıyoruz.Sümsükleyla' yı mı seçsek? ay yok anacım o da vallahi okulu mokulu bırakıp gider.Adı üstünde sümsük.Mendil komaz oturur ağlar, depresyona girer.hmmm Acaba, acaba  sevişgenmakbule'ye mi yapsak? amannnn o da kazulet gibi karı. Yalandan bir face adresi de olsa, insanın sulanası gelmez vallhi pişman olur.Fanteziden soğur insan.Sonra birden listedeki herkesi tüketmişliğin verdiği bir mutsuzlukla oflayıp puflayamaya başlarken, çizgi filmlerdeki gibi bir ampul yanıyor kafamızın hemen yanında. birbirimize dönüp listede,arada sıkışmış bir ismi aynı anda telafuz ediyoruz. '' TırtılKamuraannnn'' huuuuuuuuuuhhuuuuuu!!!! ''Tırtıl kamuran'ı seçmemizdeki en önemli sebep yaklaşan doğum günü içinde komiklili bir süpriz yapmış olmak... zaaflarını manyaklık derecesinde analiz etmiş olduğumuz taze ve toy bir kan buluyoruz kendimize ha ha ha (kötü kadın gülüşü)Hiç vakit kaybetmeden, internette biraz araştırma yapıp Taş diye tabir edilen Hani böyle bakıldığında ''alsın beni duvardan duvara çarpsın'' denilecek türden olmasa da bir ademoğulunun fotoraflarını kullanıyoruz. E tabi sıra geliyor inandırıcı bir hikaye ile tıltıl kamuran'ı face'den arkadaş olarak ekleyip nihayetinde tavlamaya...Herşey perfecto başlıyor.Taze kan ağımıza düşüyor. İlk sohbete narin, kıvrak ve avına sinsi yaklaşa bir erkek gibi sabırlı bir şekilde, her dakika ilerleyişinde ''tırtıl kamuranın daha da fazla tikkatini çekmeyi başarıyoruz.Bir iki gün aynı evin içerisinde, karşılıklı bilgisayarlardsn yazışarak, ''tırtılkamuranın tüm mimik ve jestleriyle komikliliğin gırgırın dibine vuruyoruz.Derkennn eeee şakayı kakaya çevirmezsek zati olmaz dimi.birkaç gün içinde   sahte ademoğluna aşık olan ''tırtılkamuran''na hangi babayiğit çıkıp; Zaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa şakkaydı lannn şakkaydıı'' kekledik seni moruk uhhaha puhahaha çok komikliyiz yaa. ehe öhe çok çok  komekkkkkkkkkkkkkkkk...?? kim diyecek ulan kim?Burda hepimiz kadınız herhalde. Duygusal varlıklarız. öyle enseye şaplak göte parmak olsakta kadınız işte..yok abi bu mevzu kapanmalı diyip kapatalım diyoruz ama biz deyene kaddar,''tırtılkamuran'' bilgisayarların ''son kullanılan öğeler'' kısmından pc ye kendiliğinden kaydedilen yazışmaları görüveriyor.Sonuç itibariyle,Sabahın köründe evden, 'hepinizle tek tek konuşcaklarım var özellkle de ayşen'le.. diyip kapıyı çarpıp çıkıveryor.Ulannn sıçacam ama heaa!! Bak herkesin parmağı var bu işte ya; ''Vurdu kırdıbanu'nun, cevriye cabbarın, sümsükleylanın sevişgenmakbule nin....eee niye birtanesini bile esamesi okunmuyor da ihale yine bana kalıyor.Sıçarım abi bu işe..Küçükkene de böleydi.mahallecek çocuklarla her boku yapardık sonra, Ayşen'ler böle yaptı... Ayşen'ler böle dedi..Küsüyorum lan hayattan, yine ihale sonuç itibariyle bana kaldı iyimi? e kaka ben oldum.Ama çok komiklili bir hikaye olarak bilinçaltımızda yerini aldı. Bokunu çıkarmayaydık iyidi be :D  ha bu arada tırtıl kamuran ile feyk ademoğlunu birara kavga ettirdik (sevgililerin kavga etmesi gibi) tırtıl kamuran yastıklara sarılıp yüzünü sadece fotograflar dan tanıdıgı sevgilisi için ağlamayadı iyiydi be.

3 Aralık 2011 Cumartesi

Tavuk Alma


Gecenin bu saati olmuş.Kanalların birinde takılı kaldım. Polisiye bir filmin tam ortasındayım.Bir Amerikan filmi klişesinin ahanda içindeyim. Bombayı imha etmek için hangi teli kesmeli? Gerilim iyice artarken son saniyeler yaklaşıyor,Anam bomba tam patladı patlayacak derkene, cengaver kahraman atılıyor ve diyorki, sarı teli kes. Sarı teli kesiyorlar. Bomba imha ediliyor. O değilde ben aynı saniyelerde televizyona doğru bacaklarımı uzatmış koltukta uzanıp ''kırmızıyı kes len'' diye seslenivermiştim. Ardımdan babamdan bir yorum geliyor. Aha öldün işte. Kırmızıyı kes dedin sen  öldün şimdi.Hadi galk öldün, git zıbar yat,yarın erken kalkacan...
Tam soğuk yatağımı nasıl ısıtıcam  derdine düşmüştüm ki dışarıdan yoğun bir kalabalığın bağrışları ve darbuka sesleri eşliğinde şarkılar türküler çığrılmaya başladı. Bir hışımla pencerede bitiverdim. Tabi merakına yenik düşen bir tek ben değilmişim ki konu komşu pencerelere balkonlara üşüşmüş bu soğukta. Efenim işin aslı astarı nihayet belli oluyor. ''Tavuk alma'' varmış. Şarkılar, türküler, maniler derken geçti gittiler. Bu tavuk alma olayı Bursa'nın eski adetlerinden biridir. Efenime söyleyeyim yukarıdaki videoda bir örneğini görebilirsiniz.Kına gecesinden sonra, damat tarafının, gelin evine gidip, evin kapısının önünde çalgılı çengili, gecenin bir yarısı manilerle türkülerle oynayıp kudurduğu ve bir tepsi baklava almasıyla, akabinde bu kez gelin tarafının damat evine gidip, tavuk ve 70 lik rakı alıp yine kapının önünde çalgılı çengili oynadığı bir adettir.Ama bu göbek atma ve oynama olayı şöyledir ki , kızın arkadaşlarından ya da damatın yakın arkadaşlarından  iki kişi, o an bulunmuş eski bir gelinliği giyip çirkinmi çirkin gudubet bir yalancı geline döndürülür.Keza diğeri de yalancı damat olur. Yalancı geline döndürülen arkadaş eğer bir erkek ise değmeyin gırgırın şamatanın keyfine. Yalancı gelinin birleştirilip kalınlaştırılmış kaşları, çirkinlik abidesi ben'leri. Geceye daha da komik, hatta video'ya çekilirse kişilerin günler sonra kendilerinden utanacakları denli manyaklık ötesi bir gecedir. E tabi nihayetinde artık modern şehire uyum sağlama açısından ender görülen bir adettir. Gecenin o saattinde yatağında uyuyan komşuların toplu küfürlerine maruz kalmak istemeyen biri için akıl kar'ı bir durum değildir.

1 Aralık 2011 Perşembe

Bozuk Parası Olan Var mı?


Facebook sayesinde eski arkidişleri bulmak! He evet bulduk noldu? İşte bulduk birbirimizi ekledik ki buna, yolda görsek kıçımızı döndüklerimiz de dahil. Birbirimizin yaşamlarında neler olmuş neler bitmiş. Kim kiminle nerede ne yapmış, ne yemiş ne içmiş derken; Ben facebook'un bununla da kalmayıp aramıza bir takım organizasyon memurları atadığı kanısındayım. Evet tam olarak böyle düşünüyorum. Yoksa kimse bana facebook'ta, online olmakla,olmamam arasındaki o kısa sürede beni ensemden yakalayıp, ''çocukluk arkadaşları olarak bir ara toplanalım mı yeaaa? Bak organizasyonu ben yapacam haaa'' diyen insanın açıklamasını yapamaz. O ne menem bir organizasyon manyaklığı, insanları biraraya toplama aşkıdır ben anlamadım kardeşim. Yahu toplayacan da napacan? Sen zaten ebesinin nikahından beri görmemişsin bu insanları, aramamışsın etmemişsin ki zaten işin düşmemiş belli. Yarın öbür gün işim düşer yatırımcılığı bile yapmamışsın, cebimde dursun da dememişsin (ki bunlar bile görüşme aşkı için makul nedenler bence) ee onca zaman sonra insanları niye biraraya toplarsın çılgın şey. Hayatında yapacak başka çılgınlık mı kalmadı be yavrum.  Ama  tikkat edin, bu organizasyon manyakları genelde evde oturmaktan canı sıkılmış, sosyal hayatı içgüveysinden hallice olan insan tiplerinden oluşur. Hayattaki tek çılgınlığı eski kankaları birleştirip toparlamaktır. Hem bu buluşma olayları bana pek bir yapmacık, pek bir eğreti gelmiştir. Üniversite arkadaşımla buluşsam ne, buluşmasam ne? Zati ben görüşmek istediklerimle 7/24 görüşüyorum. Geri kalanını görsem nolur, görmesem. Ama nedir? İnsanların iç dünyasını kavuran o ego denilen zıbırtı yok mu he işte ortalığın a*ına koyan o.  Buluşup, hayatımda herşey yolunda gidiyor imajı yaratmak varken, ''Ah şekerim ben de filanca holdingte, bilmem ne müdürünün, dübürüne tıkaç takma sorumlusuyum '' demek varken, niye toplanılmasın dimi? Ha bir de Nalan ile Fehmi vardır (isimlerini şimdi uydurdum) Nalan ve Fehmi denilen arkadaşların ünivesite yılları birbirlerini severek, aşk ile geçmiştir. Öyleki yatak odasından çıkamamışlardır bu tipler. Vize notlarıyla final notlarının ortalaması = seks kokan bu arkadaşlar asosyal öğrencilik yaşamlarına rağmen, o toplanma günlerine katılırlar. Pardon eski üniversite arkadaşları olarak toplanıyoruz huuu deyim kendinize gelin sizin ne işiniz var burda cenabet kafirler. Yahu Öğrencilik yaşamınız boyunca güneşi bile görmişsiniz bir de arkadaş modunda aramıza katılıyorsunuz. Hele o Nalan yokmu o Nalan... Öğrencilik hayatı manitasının evini temizleyip, bulaşıklarını yıkamakla geçen  gerzek Nalan. Neyse facebook organizasyon memuru arkadaşımızın uzun uğraşları (ki sabrından dolayı baş tacı insandır kendisi, nasıl bir hırs ise artık) sonucunda çocukluk arkadaşları olarak buluşuyoruz. Güzel bir mekanda kahvaltı yapmaktayız. Herkes büyümüş gelişmiş. O fındık burunlu, kaşık suratlı kızlar büyümüş serpilmiş; göbekli iri yarı koca memeli dinozorlara dönmüşler. Evlenme hikayesiydi, boşanma hikayesiydi, öğrencilik hikayeleriydi derken nihayetinde aramızdan biri konuyu çocukluk dönemine getiriyor. Allah'ım getirmez olaydı. Meğer ne çok unuttuğum anılar varmış...işte muhabbetin rengi burda değişip bizi şaşkoloz çocukluğumuza döndürüyor. 
Yaklaşık 7-8 yaşlarındayız. Bizim abla gözüyle baktığımız, yetişkin erkeklerin ise dinlerken tahrik olduğu o dönemin popüler grubu; ''Spice girls'' . :Hülya Avşar'ın kola reklamnlarında esamesi okunmuyor.Çünkü kola reklamlarında bile Spice girls var. 5 kız toplanmışız, yazın ortasında inşaat halindeki bir binanın tükkanında kareografi çalışıyoruz.Tabi o dönem kareografi nedir bilmediğimizden çalıştığımız şeyin adı; Dans hareketleri.. Hırs yaptığımız şeyin adı ise ''Biz spice Girls olacaaz'' Defterin orta yerinden kopardığımız kağıtlara, popüler hayatımızın başlangıcı olacak olan grubumuz için dans hareketleri yazıyoruz.Nasıl mı aynen şöyle; ''Sağ ayak öne öne, arka ayak sola sola iki kez el şaklat, kalçanı üç kez döndür. Lambada dansı yap, otur kalk zıpla, bağdaş kurup el aç hintli dansı yap zıpla,hey'' Mahalledeki erkek çocuklar inşaatın etrafına toplanmış, kızlar ne yapıyorlar böyle diye şaşkın şaşkın bakarken, biz ellerimizi belimize koyup,fındık kadar g.tümüze bakmadan havalı havalı konuşup; ''Biz spays göss olcaaz'' diyoruz.Küçükken bir keresinde başımızı belaya sokmuştuk. Bisikletlerimize atlayıp ''Yeni yerler keşfediciyizzz hurraaa'' ( bak hep amerikanın oyunu bunlar) diyerekten bilmediğimiz mahallelere dalış yaptık. Tüm gün evin yolunu bulamadıydık ta, akşamüstü eve dönmüştük. Tabi bütün mahale ayağa kalkmış.Herkesin annesi babası yollarda sokaklarda bekleşiyor. Sokağın başına girdiğimiz gibi hemen birbirimizi uyarıyoruz.Uzaklara gittiğimizi söylemeyeceğiz taaammı, bak söylemek yok taammı? Yinede aranızdan mutlaka bir saftoroz sizi gambazlar. O gece babam ve annem uzaklara gideceğimizi öğrenmişmidir acaba diye korkumdan uyuyamamıştım. Şimdi isse başımı belaya sokma olaylarıma bakınca En son karakolda polise ifade verirken bulmuştum kendimi. Belki şuan bir Geri Hallewell, Melanie Brown, Emma Bunton, Victoria Adams, Melanie Chisholm  değildik hatta yakınlarından bile geçmiyorduk (vay anasını bunalıma girdim lan ama durun msj vercem şimdi.Çok acıklılı bir msj tikkat tikkat bura önemli) Yine de çocukluğumuzu özlememizin en önemli nedeni boktan şeyler için endişe duyuyor olmamızdı. Heyt be ne çocuklukmuş ama. Ha bir de balık yiyin balık sağlıklıdır. Bu ne ya tavsiyeci yazarların tavsiye kitapları gibi oldu  aaha neyse daha fazla yazcak bişey yok.Herkes büyüdü sonuçta eşşek kadar oldu.

Twitter

Blog Arşivi