29 Ocak 2011 Cumartesi

BİAT

Bencil duygularını yıllardır izaha getiremeyen insanların karşısına ''AŞK'' gibi büyük bir derdi verdiler...
''AŞK'' geldi...Uzun ve şehvetle baktı..Bütün duygular tek sıra oldu karşısında..El pençe divan!...

21 Ocak 2011 Cuma

...aşk hüzün olmuş dudağımda,geceler sarhoş....

HİSTERİK

Kanıtlarımı sildim dilimden,kazıdım hepsini birer birer. Ne büyük bir sabır insanın benliğini varolan gerçekliğinden kaçırıp başka bir anlama sokması.Seni başka kategorilere sokmaya çalışıyorum.Aklım karışıyor.Sebep bekliyor iç sesim,cevabsız kalıyorum.Kendi kendine sorduğun sorulara cevapsız kalmak ne güç bir durum.     Hayalleri  en sevdiği oyuncaklarla  dolu küçük bir çocuk gibi seni biriktirip,sayıyorum her gün…Geçen zaman içinde daha da çoğalıyorsun.Bir gün geldiğinde,seni biriktirdiğim koleksiyonumu  önüne sunup sayfaları çevirip her bir karesini göstermek isterdim.Yeni doğan cesaretimi biraz büyüttükten sonra, sana elle tutulur faaliyetlerimle gelebilirim sanırım.Histeri nöbetlerimde yanyana olmayı isterdim.Yan yana olmayı;koluna sarılıp ağlamayı…plastik bebeğinin bacağını koparmış küçük bir çocuk gibi…Kendi yanlışlarından doğan trajedilere ağlayan mantık kavramını hiçe sayan, her halükarda ben haklıyım diye bağıran bir çocuk gibi…
”ben haklıyım! ”…
Vücudunu dörde bölüp,kendini defalarca duvarlara çarpsan da, kelimelerden dağlar yaratsan da, son sözüne keskin bir bıçak koysanda… 
”ben haklıyım! ”…
Gözüme defalarca toz kaçar, ama ağlamam.. Ağlamadım.. Ağlamıyorum.. Ağlamayacağım.. Ağlayanları sevmem..Gözüme toz kaçar…Bir kirpik tanesi sıkışır göz kapağımın iç kısmına, batar durur..sulanır gözlerim..Yani hepsi bu..Ama ağlamam. Rüzgar eser.. ipne rüzgar.. Serseri rüzgar..pis rüzgar…Sert ve kuru eser.. Vurur gözüme gözüme…ama dedim ya ben ağlamam! Kamçılanmış  hislerimi tutup yelelerinden savururum.Her zaman kontrol ederim.Taviz vermem.Ses çıkarmam.Kurur kalır düşünceler.Sustururum.Kütüphane sessizliği girer düşünceme.İzin vermem konuşturmam.
…Acı çekmeye meyilli bu duruşun,bu bakışın..Sahip çıkamadığın benliğin..SAvunma mekanizmanı çoktan çökertmiş insanlar..Sen susarsın.Cevap vermezsin…Gidersin…Ağlarsın…Küçük bir çocuk gibi hıçkırarak..Seni koruma iç güdüsüyle koşar alırım bütün karmaşanın içinden…Sonra sorarsın ” bu da ne şimdi” diye…
”Öylesine,” derim..”Hiç” derim…”Panik”, derim…
Anlam koymana izin vermeden başka anlamlara yüklerim…Küçüksün derim.Korudum derim..İnsanlık, derim…
Günler geçer…Ben her zamanki gibi anlam çarpıtma ustalığımla farklı hikayeler yazarken beynimde..Sen kırılan umudunu ceplerine doldurup;
”gitme vakti gelmiştir…Yolcu yolunda gerek…Haydi bana Allah’a ısmarladık” dersin…ve umudunu kaybetmiş her insan gibi, gidersin!…
”Gitmeyi bu kadar iyi becerebilen başka bir insan var mı ?” derim..Gitmene bile aşık olurum.Ama sorma, söylemem…Başka bir anlam bulurum elbet…
Duygularını ustalıkla saklayabilen insanların birçoğunun yaptığı gibi; Gururluyum derim…İstersem kazanırdım derim…Hepsi benim elimdeydi derim..
Kendimi bir güzel kandırırım…Kimsenin olmadığı bir köşede otururken; acıların en yoğun olduğu saatlerde, gerçeği bir tek kendime itiraf ederim..
Gururumun, korkaklık olduğunu..
Paniğimin,öylesine bahanelerimin esasında aşk olduğunu…
Duygularını açığa kavuşturma güvenimin daha çocuk olduğunu…Belkide büyümesine izin vermeden öldürdüğümü…Aslında bir his katili olduğumu…Değerli kavramımın,kaybedince cereyan ettiğini…
”Bu kadar itiraf yeter” derim…Yine kütüphane sessizliğime dönerim.Sonra uyuturum düşüncelerimi..
”hayır!… Ben HAKLIYIM!…Her zaman olduğu gibi..BEN!…His katili…

13 Ocak 2011 Perşembe

3 Ocak 2011 Pazartesi

aşk aromalı turta için...

Sabah uykumdan uyanıp yuzume soğuk su çarpıp güne başlamak;
Günün ilk sigarasını kahvaltı yapmadan içtiğim için bana kızman;
Karmakarışık giysi dolabımdan el yordamıyla bulduğum hırkamı giyip, uyku sersemliği kaybolmamış yüzünü öpmek...
Göz kapaklarına dokundururken dudaklarımı, her defasında ''gözden öpmek ayrılık getirir'' deyişin ...
Arnavut kaldırımlı sokakta yürürken ekmek almayı düşünmekten başka,senin hayatımda oluşunu düşünürdüm.
Düşüncelerimin bir kıyısında 1 ekmek, 1 nutella ama bir köşesinde mutlaka 1 sen  olurdun.Her yağmur yağdığında, arnavut kaldırımlara yapışan anılarımız yıkanır,kaybolurdu.
Ama her zaman yağmur yağmazdı. Bazen kar düşerdi bu kasabaya...
İşte o zaman karşıdaki dağlar beyaza bürünürdü.Ben hep küçükken aldığımız o simli kartpostalları hatırlardım.kartpostallardaki  fotoğraflar gibi güzel yağardı burada kar...
Simleri elime bulaşan kartpostallar gibi aklımdasın...
En sevilen kitapları okuyup anlatırdın.Karakterleri kafanda yaşatıp sorgulardın kendi içinde.
Hep merak etmişimdir.Senin kadar çok okuyan ama senin kadar  sığı düşünebilen bir insan var mıdır?
Bazen okula gitmek istemezdim.Ruhuma gölge düşerdi.İçim kıyılırdı.Kağıt yarası gibi yakardın canımı.
İnce bir bakış, fuzuli bir çatışma;Uzak kalmak istemezdim senden...
Küçük bir evcilik oyunu oynardık.Sen kadife bakışları olan , kadife ellerden dokunuşlar koyardın gönlüme.
Benimse yere göre sığdıramadığım bir egom...
Her gün ilmek ilmek  ördüğüm bir bencillik nüfus etti aramıza.
Yine de sen en güzel rüyaları gör istedim.
Sen uyurken, nefes alışını ezberledim.Uykuya dalışını, yemek yapışını, dert yanışını.
Dudak hareketlerini ezberledim,gözlerindeki arayışı...
Hayallerimde köprüler kurarken duvarlar örmüşüm.Sen büyük bir mimarlık hatası oldun içimde.Mutfağı unutulmuş bir ev gibiydin.Banyosu dahi yoktu.Sadece bir oturma odası...
Sabahlara kadar bağırıp ağlayabileceğimiz bir odası vardı....
Gölge düştü ruhuma.Aşk masalına yeni karakterler ekledik.Sen çözümsüz bıraksan da; belkide en net bendim. Kin değildi büyüttüğüm. Ego aromalı bir aşk turtasıydı bu,çeşitli meyvelerle süslediğimiz.
Kokusunu hiç unutmadım...
Elinden gelen her şey bittiğinde, sıra artık gitmeye geldiğinde canı yanıyor ya insanın, onu ifade edemedim hiçbir zaman....
Oysaki  kal demek isterdim. İç dünyamda  bütün gün aynı anonslar verildi.
-gitme, kal ! ......
...dudaklarım sustu.Söyleyemedim.
cesaretimi çıkarabilseydim saklandığı kuytudan; gururumu lime lime doğrayıp, yine gelirdim.
Şimdi sesini duyabilmenin bile ayrı bir tadı var..Uzakla yakın arasında çarpıp duran plastik bir top gibi.Nerede olduğumuz belli değil.
Oysaki ben sadece aynı aşk aromalı turtadan istiyorum.Çeşitli meyvelerle süslediğimiz...

2 Ocak 2011 Pazar

korku


İtiraf değil bu artık.Bir cesaret savaşı.Korkularda sıyrılıp çözülünce aklım; söylemeye meyilli dudaklarım.
İtiraf değil bu artık.Bir cesaret savaşı.Korkulara yenilince, kilitlenir dudaklarım;yalnızca binlerce kez zikreder aklım.



Twitter

Blog Arşivi